TAŞINDIK.... TAŞINDIK... TAŞINDIK....
Artık buradayız... Bundan sonraki paylaşımlarımızı yapacağımız yeni adresimize bekleriz efendim..
EYLÜL’ DE BOZCAADA
Ada küçük olmasına rağmen birçok alternatif ile karşılıyor sizi, özellikle yemek konusunda tercih ettiğiniz türlere göre mekanlar bulmanız mümkün.. Bunlardan özellikle denemenizi önerebileceğim bir kaçı hakkında bilgi vermeye çalışayım.
Özellikle birçok yerde de konusu edilmiş olan damla
sakızlı bademli kurabiyesi ile ünlü Çiçek Pastanesi, sahibi Tahir Bey İstanbul’
dan adaya gidip oraya yerleşenlerden iyi de yapmışlar, zira kurabiye yanında
özellikle dereotlu poğaçasını ve mis kokulu ekmeklerini de denemenizi öneririm.
Çiçek Pastanesinden alışveriş yaparken müziklere mutlaka kulak kabartın,
sanırım caz ve klasik müzik eşliğinde kurabiye ve ekmek alabileceğiniz tek
pastanedir. Özellikle yoğun olan günlerde kapısının önünde uzun kuyruklar
oluşur ki daha sonra gelme imkanınız yok ise sabırla beklemeye değer.
Diğer bir mekan da Ada Cafe buranın sahipleri Melih
Bey ve eşi Semra Hanım da İstanbul’ dan adaya geçip yerleşenlerden,
çok yakın arkadaşları Fadıl Bey ve diğer çalışanları ile çok uyumlu ve keyifli
bir mekan sunuyorlar gelenlere. Özellikle akşam denizden döndüğünüzde
soluklanmak için Gelincik Şerbetini mutlaka deneyin, gelincikten yaptıkları
diğer Gelincikli Sakızlı Muhallebi, Gelincikli Lokum, gibi lezzetleri de şiddetle tavsiye ederim çünkü gelinciklerin toplanmasından itibaren
tüm üretim süreci ile kendileri ilgileniyorlar, bunun sonucu da haliyle enfes bir lezzet
çeşitliliği karşılıyor sizi. Bunlar dışında şarap
ya da rakı eşliğinde akşam yemeği yemek istediğinizde de tercih edebileceğiniz Ada
Böreği, Ciğer Tava ve diğer mezeleri ile çok çeşitli bir menü sunuyor size Ada
Cafe, ancak eğer var ise Balık Çobasını mutlaka deneyin çok eşsiz bir lezzet.
Eğer akşam yemeği tercihiniz Rakı&Balık olacak
ise çok çeşitli mezeleri ile ünlü Lodos
Restaurantı denemelisiniz, yine Lodos’ un sahipleri Nejat Bey ve Türkan Hanım
da İstanbul’lu adalılardan çok keyifli, o keyifleri de mezelere yansıtan bir
çift. Lodos Restaurantta ise damla sakızlı enginar mutlaka denemeniz gereken
bir lezzet bunun yanında yemekler bittikten sonra eğer midenizde boşluk kalmış
ise karadutlu damla sakızlı muhallebiyi denemeden kalkmayın, zira bizim
bayıldığımız diğer bir lezzet idi.
Bu mekanlar dışında adanın merkezinde buluşma
noktası haline gelmiş olan Çınaraltı Cafe’ ye hemen hergün bir damla sakızlı
kahve içmek için uğramalısınız yanında likör ve sigara eşliğinde müthiş bir
kahve menüleri var mutlaka denenmesi gereken. Yiyecek olarak ise patlıcanlı
böreğini özellikle tavsiye ederim diğer bir seçenek de yememiş olmama rağmen oldukça
lezzetli görünen çibörek de tercih edilebilinir.
Akşam yemeklerinizi yedikten sonra deniz kenarına
doğru yürüyüş yaparak midenizi rahatlatıp kendinize gelebilirsiniz, bir de eğer
alkolden mideniz rahatsız oluyorsa Şişman Restaurant’ ta mutlaka işkembe
çorbası içmelisiniz, çok temiz ve çok lezzetli üstelik tüm yemek çeşitlerinin
fiyatları da gayet uygun.Tüm bunların dışında sadece şarap içmek istiyorsanız Çamlıbağ , Talay, Ataol, Corvus şaraplarının merkezde birer satış butikleri var damak tadınıza uygun bir şarabı alıp yanında peynir ile sahile inerek Bozcaada kalesinin hemen yan tarafında yudumlayabilirsiniz, sahilde yıldızlar, deniz kokusu ve şarap, dingin Bozcaada’ da mutlaka deneyimlenmeli. Daha önceki yazımda da belirtmiş olduğum Çamlıbağ Şarap’larının her akşam düzenlediği traktör ile günbatımı turlarına katılmadan dönmeyin derim, şarabınızı yudumlarken güneşin batışını izleyip eşsiz fotoğraflar çekebilirsiniz.
Bozcaada’ ya Eylül’ de giderseniz tüm burada yazılı olanları ve daha da çoklarını sakin, sessiz yapma şansınız var demektir, ayrıca koylar da bomboş oluyor, aracınız varsa Habbele koyunu öneririm, çok sakin kumsalda sadece birkaç kişi oluyor, plaja giderken yanınızda yiyecek içecek götürmeyi unutmayın zira işletmeler kapalı olduğundan aç kalabilirsiniz.
Herşey bir yana Eylül’ de Bozcaada, mutlaka deneyimlenmeli…
BOZCAADA GÜNLÜKLERİ / BOZCAADA ŞARAP VE AŞK
Bozcaada’ yı gördükten sonra bir şey daha öğrendim,
insanın bir yere bağlanması, sevdalanması için, kendinden bir şeyler bulması
gerekirmiş. Birçok yere gitmiş olmamıza rağmen Bozcaada’ ya karşı duyduğumuz bu
bağlılığımızın sebebi de bu işte. Bizi kendisine bu denli bağlayan Bozcaada’ da
her şey kendine özgü; denizi, mekanları, insanları, bağları, yiyecekleri,
şarapları… Küçücük bir ada olmasına rağmen her gittiğinizde yeni bir yer, yeni
bir tat keşfedebilirsiniz. Sakızla, gelincikle yapılmış değişik lezzetler,
doğada bulunan her şeyden elde ettikleri reçeller, doğaya zarar vermeden
doğadan yararlanmak o kadar güzel becerilmiş ki Bozcaada yaşayanları
tarafından, sizi de alıyor içine ister istemez bu doğal yaşam.
Şarap üretimi ve şarapçılık geleneği çok eski
yıllara dayanır Bozcaada’ da, Cumhuriyet kurulmadan önce Rumlar tarafından
yapılan şarap üretimini Cumhuriyet İlanını takip eden yıllardan itibaren
Türkler devralmıştır. Şimdilerde şarap üretimi yapan altı fabrika bulunuyor
adada; bunların üç tanesi Cumhuriyet ilan edildikten sonra kurulan ve
geliştirilen Çamlıbağ (Yunatçılar), Ataol ve Talay fabrikaları, diğer üçü ise
2000’ li yıllardan sonra kurulmuş olan Corvus, Gülerada ve Amadeus fabrikaları.
Bu şarap fabrikalarından hemen hepsinin adanın merkezinde şarap butikleri
bulunmakta, dilediğiniz zaman tadım yapabilir ve beğendiğiniz, damak tadınıza
uygun şarapları satın alabilirsiniz.
Bozcaada’ ya
yerleşmiş en eski ailelerden olan, Yunatçılar ailesinin sahip olduğu Çamlıbağ
Şarapçılık şarap üretimine 4. Kuşak sahibi Kimya Mühendisi Haşim Yunatçı
tarafından yeni üzüm çeşitleri ve şarap çeşitleri de ekleyerek devam ediyor. Zira
Yunatçı ailesi başta olmak üzere işini aşkla yapan insanlar var Çamlıbağ’ da,
Haşim Yunatçı da birlikte yol aldığı insanların abisi olmuş, hep birlikte umutla,
bağlılıkla can veriyorlar şaraba, üzümden şaraba gidilen bu yolda hepsinin
ortak evladı oluyor şarap, heyecanla yolunu bekledikleri.
Haşim Yunatçı her
sohbette şevk ile bahsediyor bağlarından, üzümlerinden, şaraplarından. Üzümün
olgunlaşması, toplanması ve üretim sürecine girmesi, şişelenmesi dahil tüm
aşamalarını öylesine coşkulu anlatıyor ki, coşkuyla anlatılan işin aynı
coşkuyla yapıldığını ve sonucunda da kaliteli şaraplara ulaşıldığını
görüyorsunuz o anlatırken.
Çamlıbağ Şarapları ve Haşim Yunatçı ile ilk olarak
günbatımı turuna katıldığımızda tanıştık. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında
yapılan turlarda, 15 kişilik traktör ile Yunatçılar’ a ait bağların arasından
geçerek bir tepeye gidiliyor. Müsait olduğu zamanlarda Haşim Yunatçı katılıyor
bu turlara, hatta traktör başına geçiyor, yolculuğu onunla yapıyorsunuz, bağların, şarabın hikayesini dinleyerek.
Tepeye ulaştığınızda ise bir yandan güneşin denize
doğru batışını izlerken diğer yandan butikten almış olduğunuz şarabınızı
yudumluyorsunuz, inanılmaz bir keyif, inanılmaz bir huzur ile güneş battıktan
sonra dönüyorsunuz. Memlekete de almadan dönmüyorsunuz, aynı tat olmuyor ama
yetiştiği topraklardan aldığı farklı lezzeti yoğun olarak hissediyorsunuz
şaraplarda. Özellikle kısaca Vasili dedikleri Vasilaki, Kuntra ve Karalahna
şaraplarının kendine özgü güzel lezzeti nerede olursanız olun şarabınızı Bozcaada’ da
yudumluyormuşsunuz hissine, özellikle de katılmış iseniz Çamlıbağ Günbatımı
Turunda günbatımını izliyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Diğer tanışma fırsatı bulduğumuz şarap üreticisi
Latince’ de Karga anlamına gelen Corvus Şarapçılık, Bozcaada’ ya 2000’ li
yıllarda yerleşmiş bir mimar tarafından
kurulmuş. Reşit Soley ünlü bir mimarken her şeyi bırakıp Bozcaada’ ya yerleşmiş
ve bundan sonraki yaşantısında şarapçılık yapmaya karar vermiş. Üreteceği üzüm
türlerini belirleyerek daha önce işlenmemiş topraklar almış, bağlarını büyütmek
için, öncelikle toprak ve hava analizleri yapılmış satın aldığı bağlarda, en
iyi fideleri ekmiş ve bu üretim sürecinin birebir başında bulunmuş. Ardından
eskiden Tekel’ e ait olan şarap fabrikasını da alarak üretim ağını genişletmiş
ve dünya şarapları ile eşdeğer düzeye getirmiş ürettiği şarapları. Zira ulusal
ve uluslararası birçok şarap yarışmalarında altın ve gümüş madalyalar ile
ödüllendirilmiştir şarapları.
Corvus’ un üretim tesisini gezmeye gittiğimizde
tanıştık Reşit Soley ile de, ancak kendisi de bizzat işin başında olduğundan
fazla sohbet etme fırsatı bulamadık. Fabrika gezisini Kimya Mühendisi Gaye
Molvali ile yaptık ve gördük ki Corvusta’ da tüm çalışanların çocuğu gibi olmuş
şarap, öylesine heyecan ile bahsediyordu ki Corvus’ un kuruluş ve üretim
sürecinden, o heyecanın ve tutkunun size
geçmemesi imkansız hale geliyor. Aynı zamanda
Corvus Şaraplarının İstanbul Beşiktaş’
ta da tadımını yapabileceğiniz ve satın alabileceğiniz bir butiği bulunmakta.
Bir diğer Cumhuriyet sonrası kurulmuş olan şarap
fabrikası Talay yine Bozcaada’ lı aile tarafından kurulmuştur. Adanın
merkezinde bulunan satış butiğinde tadım yapabilme ve satın alma şansınız
sürekli var. Biz de Talay şarapları ile tadım yapmak üzere gittiğimizde tanıştık.
Özellikle yerli üzüm ile yapılan şaraplarında yoğun olarak Bozcaada’ ya özgü aromayı
alabildiğiniz şaraplar ile karşılaşacaksınız. Ayrıca merkezde bulunan
fabrikasını yaz aylarında bazı saatlerde gezme imkanınız da bulunuyor.
Özellikle Ağustos sonu Eylül aylarında sokağından geçerken yoğun üzüm
kokularını alırsınız ki bu da şarap üretimi başlamış demektir.
Ataol Şarapları, Gülerada Şarapları ve Amadeus
Şarapları ise Bozcaada’ ya gidip de hala tadamadığımız şaraplar arasında.Haziran Ayı’ nda düzenlenen Bozcaada Şarap tadım
günlerinde bizim döneceğimiz güne denk gelmişti, Ataol Şarapları’nın tadım
günü, bu sebeple tadamadık. Ataol
Şarapçılık da Bozcaada’ lı aile tarafından
yine Cumhuriyet sonrası kurulmuş üçüncü kuşaktan devam eden en eski
şarap üreticilerinden biri. Adanın merkezinde bulunan şatış ofisinden yine
dilediğiniz zaman gidip tadım yaparak satın alma imkanınız mevcut.
Bunun yanısıra Ataol Çiftlik ve Ataol Beach olarak
iki ayrı konaklama yerinin işletmesi de yine bu ailenin, Ataol Beach bu sezon
başlamış misafir ağırlamaya, Tuzburnu koyunda çok şık konumlanmış bungalov
evlerde ağırlıyorlar misafirlerini. Henüz konaklama fırsatımız olmadı yeni bir
mekan olduğundan, ancak adaya ilk gidişimizde konaklamak istediğimiz mekan
oldu. Yoğun bir günde koyda denize girmek için gittiğimizde ayak üstü tanıştık
Ataol Beach ve sahibi Emrah Ataol ile, Emrah Bey ile konuşma fırsatımız olmadı
bu sebeple ancak hayat verdikleri ortam gerçekten çok huzurlu, denize sıfır,
sessiz, keyifli bir tatil geçirilebilinir bir yer. Ayrıca mutfağında kullanılan
ürünlerin hepsi kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünler.
Akşamları
yeşillikler içine koydukları masalarda ya da deniz kenarında, şarabınızı
yudumlayıp hoş sohbetler edebileceğiniz güzel bir mekan olmuş Ataol Beach.
Ataol Çiftlik ise denizden biraz daha uzakta, yeşillikler içinde bağ evleri
olarak düzenlenmiş daha dingin bir mekan mutfakta kullanılan malzemeler de yine
kendi bahçelerinden. Bu iki mekan gerçekten çok güzel olduğundan şarap konusuna
parantez açmadan geçemedim.
Gülerada
Şarapları 2009 yılında buluşmuş ilk şarap severler ile, aile Bozcaada’ nın
eskilerinden ancak şarap üretiminden önce bağevi pansiyonculuğu yapıyormuş,
şarap üretimine yeni başlamış, tadım günlerinde denk gelemediğimizden
şaraplarını tadabilme imkanımız olmadı, şarap ve pansiyonculuk dışında kendi
bahçelerinin meyvelerinden yaptıkları reçelleri de adanın her yerinde
bulabilir, satın alabilirsiniz.
Amadeus Şarapları henüz 2010 yılında katılmış
Bozcaada’ lı şarap üreticileri arasına, öncesinde kendileri ve eş dost için
olacak miktarda hobi olarak üretiyorlarmış şaraplarını. Avusturya’ lı bir aile Amadeus Şaraplarının üreticileri ancak uzun
yıllar önce İstanbul’ da yaşamışlar, ardından da Bozcaada’ ya yerleşmişler. Satın
aldıkları arsa’ ya bir ev ve bağ yapmışlar, 15-20 yıldır Bozcaada’ da yaşıyorlar.
Bağlarında Avusturya’ dan getirdikleri üzümleri yetiştirmişler ve kurdukları
şarap üretim tesisinden sonra da 2010 yılında Amadeus markası ile Bozcaada şarap
üretimine yeni bir soluk getirmiş. Birçok kişi tarafından çok kaliteli şaraplar
ürettikleri söyleniyor ancak Amadeus şarapları da maalesef bizim tadamadığımız
şaraplar arasında, şimdilik. Umarım bir dahaki gidişimizde bu şaraplardan da
tatma imkanımız olur.
Bozcaada’ da büyümeye çalışan şarap sektörünün
önündeki tüm engellemelerin kaldırılması yerel üreticilerin daha da gelişmesi, başka illere, ilçelere de yayılması
umuduyla…
BOZCAADA GÜNLÜKLERİ / ADAYA GENEL BAKIŞ
Geçen sene Eylül Ayı’ nda Bağbozumu Şenlikleri için gitmiştik Bozcaada’ ya ve oraya giden, dinginliği, deliliği, doğallığı veşarabı seven her insan gibi Bozcaada aşığı bir çift olarak döndük İstanbul’ a. Blog açtığımdan beri Bozcaada ile ilgili yazmak istiyordum ancak nereden başlarım nasıl sığdırırım bilemediğim için toparlayıp da yazamamıştım. Çünkü Bozcaada' nın kendisi ayrı, orada yaşayan insanları ayrı, mekanları ayrı, havası, denizi, kedileri, köpekleri, Pakizesi, yiyecek ve içecekleri ayrı birer yazı konusu olduğundan, hepsini de tek sayfalık yazıya sığdırmak gerçekten büyük haksızlık olacak diye düşünerek toparlamadan uzun uzun yazmaya karar verdim ve Bozcaada' ya özel sayfa açarak başladım, kaç bölüm sürer bilmiyorum belki de hiç bitmez, zira bizim Bozcaada’ ya gitmelerimiz bitmeyecek gibi görünüyor. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar..
Ve uzaktan göründü kara, hızla gidiyor gemi, gittikçe büyüyor dört tarafı denizlerle çevrili küçük kara parçası. Büyük kalesiyle selamlıyor sizi uzaktan, biraz daha yaklaştığınızda ise kıyıdaki birbirinden güzel restaurantları mis gibi meze kokularıyla alıyor sizi Bozcaada’ ya.
Gemiden indiğiniz anda adanın dinginliği sarıyor her yerinizi ve o an ne dert ne tasa ne de geride bıraktıklarınız, uçup gidiyor her şey denize doğru. Siz de karada adımlamaya başlıyorsunuz adayı, meze kokuları daha da yakında şimdi, kale tüm heybetiyle yanı başınızda, deniz balıklarının mis kokuları, her yer tertemiz, deniz pırıl pırıl, martılara bırakıp denizi ilerliyorsunuz iç taraflara.
Yürümeye başladığınız anda, damla sakızlı kahve içen insanları ile Çınaraltı Kahvesi karşılıyor sizi, onun hemen yanıbaşında da gelincik şerbeti kokularıyla Ada Cafe tüm şirinliği ile selamlıyor gelenleri,geçiyorsunuz önlerinden sakin sakin, içinize sindire sindire tüm kokuları, tüm samimiyeti, hissederek, yaşayarak.
Daha içlerine doğru ilerlediğinizde, bir tarafında, uzaktan fermente olmuş üzüm kokuları karşılıyor tüm baştan çıkarıcılığıyla, kokudan sarhoş devam ediyorsunuz. Fermente olmuş üzüm kokulu sokaklarından geçtikten sonra böğürtlen, dallarında mis gibi incirler, sağlı sollu siyahlı beyazlı üzüm bağları karşılıyor sizi, bir de gelincik kokuları. Diğer tarafta mis gibi mezeleri, balık çeşitleri ile meyhaneler karşılıyor, kapılarındaki masalarda şarkılar söylenen, herkesin keyifle rakısını şarabını yudumladığı balıkçı meyhaneleri, arasından geçerken anason kokuları ile başınız dönüyor bu sefer de. Gittikçe artıyor sarhoşluğunuz, indiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alan bir daha kopmamacasına kendisine bağlayan bir ada burası.
Sanki başka bir dünya gibi, geleceğe ya da geçmişe yolculuk yapmışsınız gibi.. Sadece dar ada sokaklarında araçların da sizinle beraber yürümeye çalışması zorluyor insanı, onlar da olmasa daha rahat bırakacaksınız kendinizi sokaklarında adanın.
Bozcaada, kelimelerin kifayetsiz kaldığı ender yerlerden biri. Bozcaada günlerimizin ilk yazısı idi bu, kaç yazıya sığdırırım bilmiyorum, sığdırabilir miyim onu da bilmiyorum, zira anlatılmaz yaşanır bir ada var karşımızda…
Yazılarınızı büyük merakla okudum. Bozcaada tatil planı yaparken bana rehber olacaklar. Sevgiler
YanıtlaSilDüşüncünüze, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBen de keyifle okudum.
Teşekkürler.
Bozcaada bence Türkiye'nin en kültürel anlamda renkli adası. Mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Bir defa gittim ve büyülendim. Bozcaada gezi notlarımı burada bende paylaştım. Güzel bilgiler için çok teşekkürler.
YanıtlaSilKlavyenize saglik, cok keyifli bir yazi olmus :)
YanıtlaSilYolunuz Bozcaada'ya dustugunde Bozcaada Fotograf Atolyesi'ne de belkeriz. https://www.facebook.com/bozcaadafotografatolyesi adresinden detayli bilgiyi bulabilirsiniz.
Selamlar