BOZCAADA ÜZERİNE

TAŞINDIK.... TAŞINDIK... TAŞINDIK....
 
 
Artık buradayız... Bundan sonraki paylaşımlarımızı yapacağımız yeni adresimize bekleriz efendim..



EYLÜL’ DE BOZCAADA
 
 

 Bozcaada’ ya ilk gidişimiz Eylül ayına denk geldiğinden midir bilemiyorum, ancak biz en çok Eylül’ de sevdik Bozcaada’yı. Siz de Eylül ayı içinde gitmeyi düşünüyorsanız birkaç öneride bulunmak isterim zira bizim gidişimiz biraz riske girdi gibi, ben de bu boşluğu yazarak kapatmayı tercih ettim.
Eylül’ de Bozcaada’ nın en güzel tarafı, ada sakinleri ve birkaç gezgine kalıyor olması ki adalı insanlarla daha çok muhabbet etme, ada hakkında daha çok bilgi almak gibi bir şansınız oluyor, ilk dikkatinizi çekecek olan da adada yaşayan herkesin sinirden stresten arınmış gayet sakin ve dingin olması ve her ne iş yapıyorlar ise bunu büyük keyifle yapıyorlar bu da tüm misafirlere yansıyor haliyle.
Ada küçük olmasına rağmen birçok alternatif ile karşılıyor sizi, özellikle yemek konusunda tercih ettiğiniz türlere göre mekanlar bulmanız mümkün.. Bunlardan özellikle denemenizi önerebileceğim bir kaçı hakkında bilgi vermeye çalışayım.


Özellikle birçok yerde de konusu edilmiş olan damla sakızlı bademli kurabiyesi ile ünlü Çiçek Pastanesi, sahibi Tahir Bey İstanbul’ dan adaya gidip oraya yerleşenlerden iyi de yapmışlar, zira kurabiye yanında özellikle dereotlu poğaçasını ve mis kokulu ekmeklerini de denemenizi öneririm. Çiçek Pastanesinden alışveriş yaparken müziklere mutlaka kulak kabartın, sanırım caz ve klasik müzik eşliğinde kurabiye ve ekmek alabileceğiniz tek pastanedir. Özellikle yoğun olan günlerde kapısının önünde uzun kuyruklar oluşur ki daha sonra gelme imkanınız yok ise sabırla beklemeye değer.


Diğer bir mekan da Ada Cafe buranın sahipleri Melih Bey ve eşi Semra Hanım  da İstanbul’ dan adaya geçip yerleşenlerden, çok yakın arkadaşları Fadıl Bey ve diğer çalışanları ile çok uyumlu ve keyifli bir mekan sunuyorlar gelenlere. Özellikle akşam denizden döndüğünüzde soluklanmak için Gelincik Şerbetini mutlaka deneyin, gelincikten yaptıkları diğer Gelincikli Sakızlı Muhallebi, Gelincikli Lokum, gibi lezzetleri de  şiddetle tavsiye  ederim çünkü gelinciklerin toplanmasından itibaren tüm üretim süreci ile kendileri ilgileniyorlar,  bunun sonucu da haliyle enfes bir lezzet çeşitliliği karşılıyor sizi. Bunlar dışında   şarap ya da rakı eşliğinde akşam yemeği yemek istediğinizde de tercih edebileceğiniz Ada Böreği, Ciğer Tava ve diğer mezeleri ile çok çeşitli bir menü sunuyor size Ada Cafe, ancak eğer var ise Balık Çobasını mutlaka deneyin çok eşsiz bir lezzet.


Eğer akşam yemeği tercihiniz Rakı&Balık olacak ise çok çeşitli mezeleri ile ünlü  Lodos Restaurantı denemelisiniz, yine Lodos’ un sahipleri Nejat Bey ve Türkan Hanım da İstanbul’lu adalılardan çok keyifli, o keyifleri de mezelere yansıtan bir çift. Lodos Restaurantta ise damla sakızlı enginar mutlaka denemeniz gereken bir lezzet bunun yanında yemekler bittikten sonra eğer midenizde boşluk kalmış ise karadutlu damla sakızlı muhallebiyi denemeden kalkmayın, zira bizim bayıldığımız diğer bir lezzet idi.
 
 
Bu arada Lodos’ ta balığınızı yerken, artıkları çevrenizdeki kediler ile paylaşabilirsiniz, yedikten sonra sakince çekiliyorlar.

 
Bu mekanlar dışında adanın merkezinde buluşma noktası haline gelmiş olan Çınaraltı Cafe’ ye hemen hergün bir damla sakızlı kahve içmek için uğramalısınız yanında likör ve sigara eşliğinde müthiş bir kahve menüleri var mutlaka denenmesi gereken. Yiyecek olarak ise patlıcanlı böreğini özellikle tavsiye ederim diğer bir seçenek de yememiş olmama rağmen oldukça lezzetli görünen çibörek de tercih edilebilinir.
Akşam yemeklerinizi yedikten sonra deniz kenarına doğru yürüyüş yaparak midenizi rahatlatıp kendinize gelebilirsiniz, bir de eğer alkolden mideniz rahatsız oluyorsa Şişman Restaurant’ ta mutlaka işkembe çorbası içmelisiniz, çok temiz ve çok lezzetli üstelik tüm yemek çeşitlerinin fiyatları da gayet uygun.



Tüm bunların dışında sadece şarap içmek istiyorsanız Çamlıbağ , Talay, Ataol, Corvus şaraplarının merkezde birer satış butikleri var damak tadınıza uygun bir şarabı alıp yanında peynir ile sahile inerek Bozcaada kalesinin hemen yan tarafında yudumlayabilirsiniz, sahilde yıldızlar, deniz kokusu ve şarap, dingin Bozcaada’ da mutlaka deneyimlenmeli. Daha önceki yazımda da belirtmiş olduğum Çamlıbağ Şarap’larının her akşam düzenlediği traktör ile günbatımı turlarına katılmadan dönmeyin derim, şarabınızı yudumlarken güneşin batışını izleyip eşsiz fotoğraflar çekebilirsiniz.
Bozcaada’ ya Eylül’ de giderseniz tüm burada yazılı olanları ve daha da çoklarını sakin, sessiz yapma şansınız var demektir, ayrıca koylar da bomboş oluyor, aracınız varsa Habbele koyunu öneririm, çok sakin kumsalda sadece birkaç kişi oluyor, plaja giderken yanınızda yiyecek içecek götürmeyi unutmayın zira işletmeler kapalı olduğundan aç kalabilirsiniz.
Herşey bir yana Eylül’ de Bozcaada, mutlaka deneyimlenmeli…


BOZCAADA GÜNLÜKLERİ / BOZCAADA ŞARAP VE AŞK
 
 
Bozcaada’ yı gördükten sonra bir şey daha öğrendim, insanın bir yere bağlanması, sevdalanması için, kendinden bir şeyler bulması gerekirmiş. Birçok yere gitmiş olmamıza rağmen Bozcaada’ ya karşı duyduğumuz bu bağlılığımızın sebebi de bu işte. Bizi kendisine bu denli bağlayan Bozcaada’ da her şey kendine özgü; denizi, mekanları, insanları, bağları, yiyecekleri, şarapları… Küçücük bir ada olmasına rağmen her gittiğinizde yeni bir yer, yeni bir tat keşfedebilirsiniz. Sakızla, gelincikle yapılmış değişik lezzetler, doğada bulunan her şeyden elde ettikleri reçeller, doğaya zarar vermeden doğadan yararlanmak o kadar güzel becerilmiş ki Bozcaada yaşayanları tarafından, sizi de alıyor içine ister istemez bu doğal yaşam.
Şarap üretimi ve şarapçılık geleneği çok eski yıllara dayanır Bozcaada’ da, Cumhuriyet kurulmadan önce Rumlar tarafından yapılan şarap üretimini Cumhuriyet İlanını takip eden yıllardan itibaren Türkler devralmıştır. Şimdilerde şarap üretimi yapan altı fabrika bulunuyor adada; bunların üç tanesi Cumhuriyet ilan edildikten sonra kurulan ve geliştirilen Çamlıbağ (Yunatçılar), Ataol ve Talay fabrikaları, diğer üçü ise 2000’ li yıllardan sonra kurulmuş olan Corvus, Gülerada ve Amadeus fabrikaları. Bu şarap fabrikalarından hemen hepsinin adanın merkezinde şarap butikleri bulunmakta, dilediğiniz zaman tadım yapabilir ve beğendiğiniz, damak tadınıza uygun şarapları satın alabilirsiniz.




 Bozcaada’ ya yerleşmiş en eski ailelerden olan, Yunatçılar ailesinin sahip olduğu Çamlıbağ Şarapçılık şarap üretimine 4. Kuşak sahibi Kimya Mühendisi Haşim Yunatçı tarafından yeni üzüm çeşitleri ve şarap çeşitleri de ekleyerek devam ediyor. Zira Yunatçı ailesi başta olmak üzere işini aşkla yapan insanlar var Çamlıbağ’ da, Haşim Yunatçı da birlikte yol aldığı insanların abisi olmuş, hep birlikte umutla, bağlılıkla can veriyorlar şaraba, üzümden şaraba gidilen bu yolda hepsinin ortak evladı oluyor şarap, heyecanla yolunu bekledikleri.




Haşim Yunatçı her sohbette şevk ile bahsediyor bağlarından, üzümlerinden, şaraplarından. Üzümün olgunlaşması, toplanması ve üretim sürecine girmesi, şişelenmesi dahil tüm aşamalarını öylesine coşkulu anlatıyor ki, coşkuyla anlatılan işin aynı coşkuyla yapıldığını ve sonucunda da kaliteli şaraplara ulaşıldığını görüyorsunuz o anlatırken.



Çamlıbağ Şarapları ve Haşim Yunatçı ile ilk olarak günbatımı turuna katıldığımızda tanıştık. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında yapılan turlarda, 15 kişilik traktör ile Yunatçılar’ a ait bağların arasından geçerek bir tepeye gidiliyor. Müsait olduğu zamanlarda Haşim Yunatçı katılıyor bu turlara, hatta traktör başına geçiyor, yolculuğu onunla yapıyorsunuz,  bağların, şarabın hikayesini dinleyerek.




Tepeye ulaştığınızda ise bir yandan güneşin denize doğru batışını izlerken diğer yandan butikten almış olduğunuz şarabınızı yudumluyorsunuz, inanılmaz bir keyif, inanılmaz bir huzur ile güneş battıktan sonra dönüyorsunuz. Memlekete de almadan dönmüyorsunuz, aynı tat olmuyor ama yetiştiği topraklardan aldığı farklı lezzeti yoğun olarak hissediyorsunuz şaraplarda. Özellikle kısaca Vasili dedikleri Vasilaki, Kuntra ve Karalahna şaraplarının kendine özgü güzel lezzeti  nerede olursanız olun şarabınızı Bozcaada’ da yudumluyormuşsunuz hissine, özellikle de katılmış iseniz Çamlıbağ Günbatımı Turunda günbatımını izliyormuş hissine kapılıyorsunuz.



Diğer tanışma fırsatı bulduğumuz şarap üreticisi Latince’ de Karga anlamına gelen Corvus Şarapçılık, Bozcaada’ ya 2000’ li yıllarda yerleşmiş bir mimar  tarafından kurulmuş. Reşit Soley ünlü bir mimarken her şeyi bırakıp Bozcaada’ ya yerleşmiş ve bundan sonraki yaşantısında şarapçılık yapmaya karar vermiş. Üreteceği üzüm türlerini belirleyerek daha önce işlenmemiş topraklar almış, bağlarını büyütmek için, öncelikle toprak ve hava analizleri yapılmış satın aldığı bağlarda, en iyi fideleri ekmiş ve bu üretim sürecinin birebir başında bulunmuş. Ardından eskiden Tekel’ e ait olan şarap fabrikasını da alarak üretim ağını genişletmiş ve dünya şarapları ile eşdeğer düzeye getirmiş ürettiği şarapları. Zira ulusal ve uluslararası birçok şarap yarışmalarında altın ve gümüş madalyalar ile ödüllendirilmiştir şarapları.




Corvus’ un üretim tesisini gezmeye gittiğimizde tanıştık Reşit Soley ile de, ancak kendisi de bizzat işin başında olduğundan fazla sohbet etme fırsatı bulamadık. Fabrika gezisini Kimya Mühendisi Gaye Molvali ile yaptık ve gördük ki Corvusta’ da tüm çalışanların çocuğu gibi olmuş şarap, öylesine heyecan ile bahsediyordu ki Corvus’ un kuruluş ve üretim sürecinden, o heyecanın ve tutkunun size
geçmemesi imkansız hale geliyor. Aynı zamanda Corvus Şaraplarının  İstanbul Beşiktaş’ ta da tadımını yapabileceğiniz ve satın alabileceğiniz bir butiği bulunmakta.



Bir diğer Cumhuriyet sonrası kurulmuş olan şarap fabrikası Talay yine Bozcaada’ lı aile tarafından kurulmuştur. Adanın merkezinde bulunan satış butiğinde tadım yapabilme ve satın alma şansınız sürekli var. Biz de Talay şarapları ile tadım yapmak üzere gittiğimizde tanıştık. Özellikle yerli üzüm ile yapılan şaraplarında yoğun olarak Bozcaada’ ya özgü aromayı alabildiğiniz şaraplar ile karşılaşacaksınız. Ayrıca merkezde bulunan fabrikasını yaz aylarında bazı saatlerde gezme imkanınız da bulunuyor. Özellikle Ağustos sonu Eylül aylarında sokağından geçerken yoğun üzüm kokularını alırsınız ki bu da şarap üretimi başlamış demektir.
Ataol Şarapları, Gülerada Şarapları ve Amadeus Şarapları ise Bozcaada’ ya gidip de hala tadamadığımız şaraplar arasında.Haziran Ayı’ nda düzenlenen Bozcaada Şarap tadım günlerinde bizim döneceğimiz güne denk gelmişti, Ataol Şarapları’nın tadım günü, bu sebeple tadamadık.  Ataol Şarapçılık da Bozcaada’ lı aile tarafından  yine Cumhuriyet sonrası kurulmuş üçüncü kuşaktan devam eden en eski şarap üreticilerinden biri. Adanın merkezinde bulunan şatış ofisinden yine dilediğiniz zaman gidip tadım yaparak satın alma imkanınız mevcut.



Bunun yanısıra Ataol Çiftlik ve Ataol Beach olarak iki ayrı konaklama yerinin işletmesi de yine bu ailenin, Ataol Beach bu sezon başlamış misafir ağırlamaya, Tuzburnu koyunda çok şık konumlanmış bungalov evlerde ağırlıyorlar misafirlerini. Henüz konaklama fırsatımız olmadı yeni bir mekan olduğundan, ancak adaya ilk gidişimizde konaklamak istediğimiz mekan oldu. Yoğun bir günde koyda denize girmek için gittiğimizde ayak üstü tanıştık Ataol Beach ve sahibi Emrah Ataol ile, Emrah Bey ile konuşma fırsatımız olmadı bu sebeple ancak hayat verdikleri ortam gerçekten çok huzurlu, denize sıfır, sessiz, keyifli bir tatil geçirilebilinir bir yer. Ayrıca mutfağında kullanılan ürünlerin hepsi kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünler.
 
 
Akşamları yeşillikler içine koydukları masalarda ya da deniz kenarında, şarabınızı yudumlayıp hoş sohbetler edebileceğiniz güzel bir mekan olmuş Ataol Beach. Ataol Çiftlik ise denizden biraz daha uzakta, yeşillikler içinde bağ evleri olarak düzenlenmiş daha dingin bir mekan mutfakta kullanılan malzemeler de yine kendi bahçelerinden. Bu iki mekan gerçekten çok güzel olduğundan şarap konusuna parantez açmadan geçemedim.
 Gülerada Şarapları 2009 yılında buluşmuş ilk şarap severler ile, aile Bozcaada’ nın eskilerinden ancak şarap üretiminden önce bağevi pansiyonculuğu yapıyormuş, şarap üretimine yeni başlamış, tadım günlerinde denk gelemediğimizden şaraplarını tadabilme imkanımız olmadı, şarap ve pansiyonculuk dışında kendi bahçelerinin meyvelerinden yaptıkları reçelleri de adanın her yerinde bulabilir, satın alabilirsiniz.
Amadeus Şarapları henüz 2010 yılında katılmış Bozcaada’ lı şarap üreticileri arasına, öncesinde kendileri ve eş dost için olacak miktarda hobi olarak üretiyorlarmış şaraplarını.  Avusturya’ lı bir aile  Amadeus Şaraplarının üreticileri ancak uzun yıllar önce İstanbul’ da yaşamışlar,  ardından da Bozcaada’ ya yerleşmişler. Satın aldıkları arsa’ ya bir ev ve bağ yapmışlar,  15-20 yıldır Bozcaada’ da yaşıyorlar. Bağlarında Avusturya’ dan getirdikleri üzümleri yetiştirmişler ve kurdukları şarap üretim tesisinden sonra da 2010 yılında Amadeus markası ile Bozcaada şarap üretimine yeni bir soluk getirmiş. Birçok kişi tarafından çok kaliteli şaraplar ürettikleri söyleniyor ancak Amadeus şarapları da maalesef bizim tadamadığımız şaraplar arasında, şimdilik. Umarım bir dahaki gidişimizde bu şaraplardan da tatma imkanımız olur.
Bozcaada’ da büyümeye çalışan şarap sektörünün önündeki tüm engellemelerin kaldırılması yerel üreticilerin  daha da  gelişmesi, başka illere, ilçelere de yayılması umuduyla…


BOZCAADA GÜNLÜKLERİ / ADAYA GENEL BAKIŞ

Geçen sene Eylül Ayı’ nda Bağbozumu Şenlikleri için gitmiştik Bozcaada’ ya ve oraya giden, dinginliği, deliliği, doğallığı veşarabı seven her insan gibi Bozcaada aşığı bir çift olarak döndük İstanbul’ a. Blog açtığımdan beri Bozcaada ile ilgili yazmak istiyordum ancak nereden başlarım nasıl sığdırırım bilemediğim için toparlayıp da yazamamıştım. Çünkü Bozcaada' nın kendisi ayrı, orada yaşayan insanları ayrı, mekanları ayrı, havası, denizi, kedileri, köpekleri, Pakizesi, yiyecek ve içecekleri ayrı birer yazı konusu olduğundan, hepsini de tek sayfalık yazıya sığdırmak gerçekten büyük haksızlık olacak diye düşünerek toparlamadan uzun uzun yazmaya karar verdim ve Bozcaada' ya özel sayfa açarak başladım, kaç bölüm sürer bilmiyorum belki de hiç bitmez, zira bizim Bozcaada’ ya gitmelerimiz bitmeyecek gibi görünüyor. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar..

Ve uzaktan göründü kara, hızla gidiyor gemi, gittikçe büyüyor dört tarafı denizlerle çevrili küçük kara parçası. Büyük kalesiyle selamlıyor sizi uzaktan, biraz daha yaklaştığınızda ise kıyıdaki birbirinden güzel restaurantları mis gibi meze kokularıyla alıyor sizi Bozcaada’ ya.

Gemiden indiğiniz anda adanın dinginliği sarıyor her yerinizi ve o an ne dert ne tasa ne de geride bıraktıklarınız, uçup gidiyor her şey denize doğru. Siz de karada adımlamaya başlıyorsunuz adayı, meze kokuları daha da yakında şimdi, kale tüm heybetiyle yanı başınızda, deniz balıklarının mis kokuları, her yer tertemiz, deniz pırıl pırıl, martılara bırakıp denizi ilerliyorsunuz iç taraflara.


Yürümeye başladığınız anda, damla sakızlı kahve içen insanları ile Çınaraltı Kahvesi karşılıyor sizi, onun hemen yanıbaşında da gelincik şerbeti kokularıyla Ada Cafe tüm şirinliği ile selamlıyor gelenleri,geçiyorsunuz önlerinden sakin sakin, içinize sindire sindire tüm kokuları, tüm samimiyeti, hissederek, yaşayarak.


Daha içlerine doğru ilerlediğinizde, bir tarafında, uzaktan fermente olmuş üzüm kokuları karşılıyor tüm baştan çıkarıcılığıyla, kokudan sarhoş devam ediyorsunuz. Fermente olmuş üzüm kokulu sokaklarından geçtikten sonra böğürtlen, dallarında mis gibi incirler, sağlı sollu siyahlı beyazlı üzüm bağları karşılıyor sizi, bir de gelincik kokuları. Diğer tarafta mis gibi mezeleri, balık çeşitleri ile meyhaneler karşılıyor, kapılarındaki masalarda şarkılar söylenen, herkesin keyifle rakısını şarabını yudumladığı balıkçı meyhaneleri, arasından geçerken anason kokuları ile başınız dönüyor bu sefer de. Gittikçe artıyor sarhoşluğunuz, indiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alan bir daha kopmamacasına kendisine bağlayan bir ada burası.

Sanki başka bir dünya gibi, geleceğe ya da geçmişe yolculuk yapmışsınız gibi.. Sadece dar ada sokaklarında araçların da sizinle beraber yürümeye çalışması zorluyor insanı, onlar da olmasa daha rahat bırakacaksınız kendinizi sokaklarında adanın.
Bozcaada, kelimelerin kifayetsiz kaldığı ender yerlerden biri. Bozcaada günlerimizin ilk yazısı idi bu, kaç yazıya sığdırırım bilmiyorum, sığdırabilir miyim onu da bilmiyorum, zira anlatılmaz yaşanır bir ada var karşımızda…




4 yorum:

  1. Yazılarınızı büyük merakla okudum. Bozcaada tatil planı yaparken bana rehber olacaklar. Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Düşüncünüze, kaleminize sağlık.

    Ben de keyifle okudum.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Bozcaada bence Türkiye'nin en kültürel anlamda renkli adası. Mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Bir defa gittim ve büyülendim. Bozcaada gezi notlarımı burada bende paylaştım. Güzel bilgiler için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Klavyenize saglik, cok keyifli bir yazi olmus :)

    Yolunuz Bozcaada'ya dustugunde Bozcaada Fotograf Atolyesi'ne de belkeriz. https://www.facebook.com/bozcaadafotografatolyesi adresinden detayli bilgiyi bulabilirsiniz.

    Selamlar

    YanıtlaSil